Uzun bir aradan sonra, “Genetik ve Kamusal Alan (Genetic and Public Sphere)” isimli makalemiz Ankara Ãœniversitesi Dil ve Tarih–CoÄŸrafya Fakültesi Dergisi‘nin son yayinlanan sayisinda.  Bilginize…
Genetik bilgi, insan gruplarının tarihini, çeşitliliğini ve kökenini anlamaya büyük katkılar sağlamasının yanı sıra ırksal kategorilerin tartışmaya açılması bağlamında önemli bir araçtır. Ne yazık ki hem dünyada, hem de Türkiye’de genetik çalışmaların etnik veya ırksal grupların ‘genlerini’ veya ‘kökenlerini’ araştırdığı yönünde önemli bir yanlış anlama vardır. Bunun ötesinde, ‘genetik,’ ‘DNA,’ ‘moleküler’ gibi bilimsel terimler, bilimsel bilgi üretimi sürecine hiç bir referans vermeksizin etnik kimlikleri meşrulaştırmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin politik olarak çalkantılı ve bilimsel olarak kırılgan kamusal alanında daha da sorunlu hale gelmektedir. Anadolu’daki zengin kültürel ve genetik çeşitliliği anlamak için birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar Anadolu tarihi için çok önemli akademik bilgiler üretmelerine karşın, kamu alanını bilgilendirmede çok eksik kalmıştır. Bu hem genetik bulguların kısıtlı bir bilimsel çevrede sıkışmasına yol açmış, hem de, daha vahimi, etnosentrik grupların genetik bilgiyi çarpıtarak kullanmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle, Türkiye’nin politik ve sosyal bağlamında yerel kimliklerin hâlâ tam olarak kabul edilmediği ve ulusal ideolojinin hâlâ etnosentrik düşüncelerle yakın ilişki içinde olduğu düşünülürse, bilim insanlarının kamusal erişimi daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden Türkiye’de yapılan moleküler antropoloji çalışmalarının, bilim insanları tarafından, hem çalışılan gruplara hem de kamuya açıklanması etik bir zorunluluktur.
Bu yazının tam versiyonuna bu linkten ulaşabilirsiniz.